Ilgın, Konya’ya 86 km mesafede olup yaklaşık 54 bin 622 nüfuslu bir ilçedir. İlçede şeker fabrikası ve kaplıcalar bulunmaktadır. Ayrıca ilçede Selçuk Üniversitesi Ilgın Meslek Yüksek Okulu eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir. Ilgın Kaplıcaları şifa kaynağıdır. Özellikle bahar ve yaz aylarında ülkenin ve dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerle görülmeye değer bir özellik sergiler.
Ilgın, Çavuşçugöl kenarında, Hamam Dağı olarak adlandırılan alanda ve Ilgın’ın güneyinde yer alan ormanlık mahallerde piknik yapma, avcılıkla meşgul olma, yürüyüş turlarına çıkma imkânı vardır. Antik çağlardan günümüze kadim bir yerleşim mahalli olması, Ilgın’a güngörmüş bir hava katmaktadır. Geleneklerle göreneklerini modern hayatın gerekleriyle uyum içinde yürüten ilçe halkı da tarihin derinliklerinden gelen bir vakarla hareket edinmeyi ilke edinmişlerdir. Misafirperver, yardımsever, insancıl, onurlu ve dürüsttürler.
Ilgın’ın Coğrafi durumu
Ilgın, İç Anadolu bölgesinin güney batısında yer alan Konya iline bağlı şirin bir ilçedir. İlçe merkezi Konya’dan 87 km. kuzey batıda geniş bir ova üzerine kurulmuştur. İlçe sınırları 37 derece 17 dakika enlem (kuzey paralelleri) 31 derece 55 dakika boylam (meridyenleri) arasında yer alır. İlçe merkezi 1039 rakımlıdır.
Doğusunda Kadınhanı, batısında Akşehir, Doğanhisar, Tuzlukçu, kuzeyinde Yunak, güneyinde Derbent, Beyşehir ve Hüyük ilçeleri bulunur.
Ilgın’ın Jeolojik yapısı
Ilgın’ın jeolojik yapısını kalker tabakalar ile dağlık bölgelerde linyit damarları oluşturmaktadır. Ayrıca ilçede bulunan sıcak su kaynağı da jeolojik açıdan ayrı bir önem taşımaktadır.
Ilgın’ın Deprem tehlikesi
Arazi 1. bölge deprem kuşağı üzerinde oturmakta olup, iki fay hattı mevcuttur. Birinci fay hattı Çiğil bölgesinden gelip Kaplıca dağı eteklerinden güneydeki Çavuşcugöl kasabasına doğru uzanmaktadır. İkinci fay hattının Sivri ve Tekne dağlarının eteklerini takip ederek yine Çavuşcugöl kasabası ve Haremi linyit işletmelerine uzanmaktadır.
Yüzey şekilleri
Ilgın’ın kuzeybatısından güneydoğusuna doğru Sultan dağları uzanır. Ilgın ovası, 5214 hektarlık tarım alanı ile ilçenin en büyük tahıl ambarıdır. Bu alanda p hububat, pancar ve sebze ve meyve yetiştiriciliği yapılmaktadır. Büyüklü küçüklü dere, çay, göl ve gölet bulunan bölgede, kışın ve ilkba-harda kar ve yağmur suları ile beslenen dereler bol su taşımalarına rağmen yaz aylarında suları çekilmektedir.
Ilgın Çavuşçu Gölü
51 km² alana sahip, etrafı sazlık ve bataklıklarla kaplı tektonik bir tatlı su gölüdür. Doğanhisar çayı, Çiğil deresi ve Bulcuk çayı ile beslenir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1019 m, derinliği ise 2-10 m’dir. Batısında Açık Ilıca adı verilen sıcak su kaynağı vardır. Güneydoğusundaki Yorazlar çeşmesi, halk tarafından şifâlı su olarak bilinir. Kışın kar ve yağmur suları ile dolan göl alanı, yaz mevsiminde Atlantı ve Ilgın ovalarını suladığından çekilir. Göl sularının çekildiği arazi vatandaşlarca ekilir. Gölün kuzeyindeki Şarampol tepe, göl seviyesinden 75 m yüksekliktedir. 1960 ve 1977 yıllarında kısmen ağaçlandırılmış ise de 2001 yılında ağaçlandırma çalışmaları ciddî bir biçimde ele alınmıştır. Şarampol tepe, ileride güzel bir piknik alanı olmaya adaydır.
Ilgın’ın Bitki örtüsü
Ilgın’ın bitki örtüsü, İç Anadolu Bölgesi’nin tipik bozkır örtüsüdür. Bozkırlar genelde ilkbahar aylarında yeşerir, Haziran ayı sonlarında sararırlar. İlçenin güneyinde yer alan Beykonak, Kembos (Gökçeyurt), Bulcuk, Balkı, Çiğil, Dığrak, Gökbudak dağlarında ormanlık alanlara rastlamak mümkündür.
Ilgın’ın İklimi
Ilgın’ın denizden yüksekliği 1030 m’dir. İç Anadolu Bölgesi’nde bulunması itibariyle karasal (step) iklim hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçer.
Ilgın’ın Ulaşım
Ilgın, önemli kara ve demiryolları üzerine kurulmuş olup, konum itibariyle tarihî ipek yolunun uzantısı niteliğindedir. 1896 yılında yapılan demiryolunun ilçenin gelişimine katkısı büyüktür. Ilgın merkezinden geçen Konya-İstanbul ve Konya-İzmir yolları da ilçe ulaşımını daha canlı kılmaktadır.
Konya’ya 87 km uzaklıkta olan Ilgın’ın komşu ilçelere olan uzaklıkları da şöyledir: Akşehir 46 km, Beyşehir 88 km, Kadınhanı 30 km, Sarayönü 50 km, Doğanhisar 36 km, Tuzlukçu 35 km, Yunak 87 km’dir. Ilgın-Ankara arası ise 318 km’dir.
Ilgın’ın İsim kökeni
- ılgın ismini kışın karda sadece bir gün boyunca açan bir çiçek‘ten almıştır.
- İlçedeki kaplıcanın varlığından hareketle “Allah’ın, Tanrı’nın ve Yaratıcı’nın Hamamı” anlamına Hüdâî Hamamı ismiyle de anılmıştır.
- “Kaplıca” anlamındaki Germ kelimesi, tek başına Ilgın’ın adı olarak kullanıldığı gibi çoğunlukla Ab-ı Germ (Ilık Su, Kaplıca) terkibiyle de kullanılmıştır.
- Yine kaplıcanın varlığı sebebiyle “Ilık su, ılığın” anlamında Ilgın ve Ilgun isimleri de tarihi kaynaklarda ilçeyi tanımlamak üzere kullanılmaktadır.
NOT: Şehrin adının değişmesinde, Ilgın yöresinde aynı adla anılan ağaçların etkili olup olmadığı ayrıca araştırılmalıdır. Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmed’in yöreyi fethinden sonra hem el yazması eserlerde ve kitâbelerde “Ilgın” isminin kullanımı yaygınlaşmıştır. Nitekim bugün de ilçe hala aynı adla anılmaktadır.
İlkçağdan Türk Hakimiyetine Kadar
Konya’dan batıya açılan yol güzer-gâhındaki Ilgın, tarihin her devrinde önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Ilgın ve çevresinde yapılan yüzey araştırma-ları sonucunda Argıthanı, Eldeş Höyük, ve Başhöyük’te Kalkolitik (M.Ö. 5500-3000) döneme ait seramikler bulunmuş-tur. Yine Mahmuthisarı Höyük, Kara-köy Höyük ve Navruşuk Höyük’e Er-ken Tunç Çağı (M.Ö. 3000-2500) se-ramikleri ile Ilgın Höyük, Şarampol Tepe (Çavuşçugöl), Eldeş Höyük’teki keramiklerde M.Ö. 2000’lere tarihlenmektedir.
Bölge, Hitit İmparatorluğu’nun e-gemenliğine girmiş (M.Ö. 1660-1190) ve bu dönemde Ilgın önemli bir yol güzergâhı konumunu korumuştur. IV. Tuthalia’nın Arzava Seferi (M.Ö. 1250-1220) sırasında Yalburt’ta bir su anıtı inşâ edilmiştir. Hititler’in yıkılmasının ardından Fryeyler (M.Ö. 750-680) ve Lykialılar (M.Ö. 680-546) hâkimiyeti-ne girmiştir. bir süre Pers (M.Ö. 700-546) egemenliğinde kalan Ilgın, Büyük İskender’in Persler’i yenmesinin ardın-dan Makedonya idaresi altına girmiştir. M.Ö. 138’de Roma İmparatorluğu ve Bizans Devleti toprakları olmuştur. 10. yüzyılda bölgeye Müslüman Araplar’ın fetih hareketleri başlamıştır.
Türk hakimiyeti dönemlerinde Ilgın
Selçuklular Dönemi
Büyük Selçuklular, Ilgın’ı 1077’de fethetmişlerdir. Anadolu Selçuklu döneminde Akşehir’in vilâyet olduğu, Ilgın’ın da Honaz vilâyetine bağlandığı; Haçlı Seferleri sırasında da Ilgın’ın müteaddid defalar yağmalandığı anlaşılmaktadır. Ilgın 1220 yılında Alâeddin Keykûbad tarafından kayınbabası Kir Farid’e verildiği, 1227 yılında Mengücek oğulları tarafından Erzincan’ın alınmasıyla, bölgenin Erzincan ve Erzurum beylerinden Davut Şah’a verildiği görülmektedir. Anadolu Selçukluları’nın son zamanlarında birkaç vilâyetle birlikte Ilgın’ın gelirleri, Af-yon’daki Sahip Ata Oğulları’ndan Taceddin Hüseyin ve Nasrudddin Hasan’a verilmiştir. Ancak Sahip Ata Oğulları, Karamanoğlu Mehmed Bey’den Konya’yı kurtarmak için yola çıkmıştır. İki ordu Akşehir ovasındaki Kozağaç köyü civarında karşılaşmış, Değirmen çayı ya da Adayan çayı ola-rak adlandırılan savaşın (1275) sonucunda Cimri (Siyavuş) ve Karamanoğlu Mehmed Bey komutasındaki ordu, Sahip Ata Oğulları’nı yenmiş ve bu bölge Çaylak adında bir beye verilmiştir. Bölge, Selçuklular’dan sonra kısa bir süre Karamanoğulları yönetimine geçmiştir.
Selçuklular Dönemi’nde Konya civarındaki dört pazardan biri Ilgın’da kurulmaktadır. Pazar münasebetiyle ilçeye gelen halk alış verişin yanı sıra kaplıcada da banyo yapmaktadır.
Mevlana ve Ilgın
Yine bu dönemde Mevlânâ’nın da şifâ bulmak amacıyla her yaz Ilgın kaplıcalarına geldiği bilinmektedir. Ünlü eseri Mesnevi ve diğer kitaplarının bazı bölümlerini Ilgın kaplıcalarında yazdığı bilinmektedir.
Osmanlılar Dönemi
Fâtih Sultan Mehmed’in Karaman Seferi’ne memur ettiği Osmanlı Ordusu Karamanoğlu Pir Ahmed Bey’in ordusuyla Çiğil’de savaşmış, bunun sonucunda da Akşehir ve Ilgın bölgesi Osmanlı hâkimiyetine alınmıştır(1466).
Fâtih Sultan Mehmed, Gedik Ahmed Paşa’ya bölgenin genel bir evkâf ve emlâk tahririni yaptırmıştır. Tahrîri büyük Türk âlimleri Muslihuddin ve Kâsım Efendiler yapmışlardır. Defterde Karaman ili eyâlet olarak ifade edildikten sonra ayrıca sancaklara ve iki nâhiyeye ayrıldığı belirtilmektedir. Ilgın da içinde yer aldığı bu vilâyetler şunlardır:
Konya,
Lârende,
Seydişehir,
Bozkır,
Beyşehri,
Akşehir,
Ilgın,
Niğde,
Şücâeddin ve Anduğu,
Ürgüp,
Ereğli,
Aksaray,
Koçhisar.
Nâhiyeler ise:
Karahisar,
Develü.
Fâtih’ten sonra (1493) II. Bâyezîd zamanında Karaman ilinin Hatiboğlu şöhretiyle tanınan Nasuhzâde Haydar tarafından ikinci bir tahrîri yapılmış, defteri de Hattat Ali yazmıştır. Kara-man ili, o zamanlar Karaman eyâleti olarak adlandırılıp 15 kazâya ayrılmış-tır:
Konya,
Bolvadin,
Çimeneli,
Akşehir,
Ilgın,
Niğde,
Anduğu,
Ürgüp,
Ereğli,
Aksa-ray,
Koçhisar,
Kayseri,
Ermenek,
Mut,
Gülnar.
8 Mayıs 1637’de Bağdat seferine çıkan IV. Murad, Akşehir yoluyla Il-gın’a gelip kaplıcanın karşısındaki Koca çayırda otağını kurarak burada bir saray yaptırmıştır. Bu sarayın ne za-man, nasıl ve ne sebeple yıkılıp yok olduğu ise bilinmemektedir.
Osmanlıların Ilgın’daki hatıraları sadece bugün kalıntıları bile bulunamayan bu saraydan ibaret değildir. Osmanlı Devleti zamanında tüccarların, hacıların, seyyahların ve askerlerin hem güven içinde olmaları ve hem de rahat etmeleri için belirli hizmetlerin sunulduğu menzil külliyeleri yapılmıştır. Bu çerçevede Vezir Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan Ilgın’daki menzil külliyesi, Ilgın’ın mâmur hâle gelmesinde büyük bir öneme sahiptir.
1887 Konya Vilâyeti Salnâmesi’ne göre, Ilgın’da 28 Sıbyan mektebi; 1894 Konya Vilâyeti Salnâmesi’ne göre ise 35 mescid, 50 câmi, 49 değirmen, 4 hamam, 4 fırın, 4 kahvehâne ve 117 dükkân bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nda
Kurtuluş Savaşı’nda cephe gerisinde olan Ilgın, o yıllarda büyük çapta askerî birliklerin karargâh merkezi olması dolayısıyla, önemli tarihî olayla-ra sahne olmuştur. 1922 yılının 1 Mart – 21 Ağustos tarihleri arasında Fahrettin Altay Paşa komutasındaki 15.000 kişilik 5. Süvari Kolordusu, Ilgın ilçesinde altı aya yakın bir zaman kalmış ve Ilgın halkı bu zaman içinde Kolordu’ya elinden gelen her türlü yardımı yapmıştır.
Atatürk, 1 Nisan 1922 günü, yanında Cephe Komutanı İsmet İnönü, diğer bazı komutanlar, askerî ve siyâsî konuklarıyla birlikte Ilgın ovasında ikmal ve eğitim işleriyle Büyük Taaruz’a hızla hazırlanmakta olan Süvari Kolordusu’nu teftişe gelmiştir. Birinci, ikinci ve dördüncü süvari tümenlerinden kurulu Süvari Kolordumuz, kaplıca yakınında bulunan Koca Çayır’da toplanır. Başkomu-tan Atatürk’ün emriyle geçit resmine başlanır. 7-8 bin süvarinin bir kısmının mızraklı, bir kısmının yalın kılıç ve “Allah, Allah” nidâlarıyla savaş nizamında dört nala geçişleri, Ilgın ovasını bir anda âdetâ bir savaş alanına ve mahşer yerine çevirmiştir. En başta Fahrettin Altay Paşa, arkasından gene-ralleri ve kurmayları geçerler. 3 tümen süvari askerinin Koca Çayır’da tozu dumana katarak uzunca süren, muntazam ve hırslı geçişi, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ü ve diğer komu-tanlarımızı ne kadar heyecanlandırmış ve sevindirmiş ise, böyle bir tatbikatı ilk kez seyreden Sovyet ve Azerbaycan diplomatları ile askerî ateşeleri üzerinde de o derece müthiş bir etki yapmıştır.Ilgında kuvai milliye teşkilatı eşraftan Ali İspir ve Müsdebit hoca lakaplı Mustafa Üçekiz tarafından kurulmuştur.
Harekâtı inceleyen konuk Rus elçisi, kahraman askerlerimizin temsîlî düşman birliklerine karşı yapmış olduk-ları hücumlardaki çeviklik ve cengâver-liğine hayran kalmış, Atatürk’e yakla-şarak kulağına: “Anladım Ekselans!.. Bu kahraman ordu karşısında hiçbir kuvvet ayakta duramaz” demiştir.
21 Ağustos 1922 gecesinde ilçeden Afyon cephesine doğru harekete geçen 5. Süvari Kolordusu, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın Akşehir’de verdiği tarihî Büyük Taarruz emrinden sonra şanlı ordumuzun saflarına katıla-rak düşman cephenin yarılmasında büyük rol oynamış, 9 Eylül 1922’de diğer birliklerle İzmir’e girerek düşma-nı denize dökmüştür. Böylece Büyük Taarruz’un kazanılmasında Ilgın, çok önemli bir görevi yerine getirmiştir.
Önemli mekanlar
Ilgın (Sahip Ata) kaplıcası
Anadolu Selçuklu ve Beylikler döneminde kaplıcasından dolayı Âb-ı Germ olarak isimlendirilen Ilgın kaplıcası, Roma ve Bizans döneminde de kullanılmış olmalıdır.
Günümüzde mevcut olmayan 633 / 1235-36 tarihli kitâbeye göre, Alâeddin Keykûbad’ın emriyle Mimar Cemâleddin’e yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Deprem ve savaş gibi sebeplerle yıkılan hamam, 666/1267 yılında Sultan Gıyâseddin Keyhüsrev zamanında, Sahip Ata tarafından Mimar Kaluyan’a inşâ ettirilmiştir. Kadınlar bölümünün giriş kapısı üzerindeki dilimli iki kemer içindeki kitâbe, celî sülüs hatlı ve 666/1267 tarihlidir.Osmanlı döneminde Sultan Abdülmecid zamanında 1254/1838’de Hacı Nûman Efendi tarafından da tamir edilmiştir.
Günümüze gelinceye kadar müteaddid defalar tâmirât görmüştür.Evliyâ Çelebi, nikris hastalığına tutulan Sultan Alâeddin Keykûbat’ın Ilgın kaplıcasında şifâ bulduğunu ve bu yapıyı yaptırdığını anlatmaktadır.
Sultan Alâeddin Keykûbad zamanında soyunma ve sıcaklık kısımları bulunan yapının, daha sonra yıkılması sonucunda 1267 yılında Sahip Ata Fahreddin’in, han, zâviye ve kaplıcadan oluşan bir külliye yaptığı anlaşılmaktadır.
Ilgın (Sahip Ata) Hanı
Sahip Ata Fahreddin, 666 / 1267 senesinde kaplıcayla birlikte hamamın yakınında Mimar Kâlûyânü’l-Konevî’ye yaptırtmıştır. 1934 yılında kalıntılarına rastlanmasına rağmen bu yapı ile ilgili hiçbir iz kalmamıştır.
Handevi Kandevi Zâviyesi ve Türbesi
Kaplıca yanında, Sahip Ata Fahreddin tarafından 1267’de Kıdanî zâviyesi yaptırıldığı vakıf kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bu zâviyeden günü-müze hiçbir şey ulaşmamışsa da türbe hala ayaktadır. Bugünkü şekli ile kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü, baldeken tarzındaki türbe, 16.-17. yüzyıllardan kalmış olmalıdır.
Ilgın Şeyh Bedreddin (Sadeddin İsa) Türbesi
Şeyh Bedrettin mahallesinde bir e-vin bahçesindedir. Kapı üzerindeki kemer alınlığındaki dört satırlık celî sülüs kitâbeye göre, 685 / 1286-87 yılında Sâdeddin İsa tarafından yaptı-rılmıştır. Türbe, 1975 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce tamir ettirilmiştir.
Ilgın Pir Hüseyin Bey (Çukur) Câmii
Çarşı içinde kendi ismiyle anılan mahalledeki câmi, zeminden 1,5 m. daha aşağıda kaldığından, halk tarafından Çukur Câmi adıyla anılmaktadır.
Sungur Bey Türbesi
Mahmuthisar köyünün 4 km kuze-yinde, Ilgın ovasına hâkim bir tepede-dir. Türbenin inşâ kitâbesi yoktur. İçin-deki 742 / 1341 tarihli kitâbe ve türbe-nin formundan, Karamanoğulları dö-nemine ait olduğu anlaşılmaktadır.
Ilgın Lala Mustafa Paşa Külliyesi
Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan menzil külliyesi, sağ kol güzergâhında İstanbul – Mekke hattında, Eskişehir-Konya arasındaki en önemli menzil durumundadır. Bu külliye, Osmanlı döneminde bölgenin ticarî merkezi olarak görülmüş ve külliyenin yapımında ticarî yapılar ön plana çıkarılmıştır.
Câminin giriş kapısı üzerindeki üç satırlık celî sülüs hatlı kitâbeye göre, Sultan Selim oğlu Sultan Murad zamanında Kıbrıs Fâtihi Lala Mustafa Paşa tarafından 984 / 1576 yılında yaptırılmıştır. Birbirine bitişik iki büyük han, açık ve kapalı bölümlerinden oluşan arasta, merkezdeki câmi, tophâne, imâ-ret, Sıbyan mektebi, hamam ve helâlardan oluşan külliye, Mimar Sinan tara-fından yapılmıştır. Günümüzde arasta ve câmi kullanılmakta, han bölümü ise metruk haldedir.
Ilgın Redif Taburu Merkez Konağı (Eski Askerlik Şûbesi)
Konağın 1310/1894 tarihinde yapıldığı, Konya salnâmesinde belirtilmektedir. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı yapı, iki katlıdır. Kesme taş malzemeli konak, sofalı Türk evi planındadır. Kuzeydeki taş merdivenlerle girilen konak, günümüzde Ilgın Kütüphanesi olarak hizmet vermektedir.